Ülkemizde yaşanan krizlerden hemşirelik de payına düşeni alıyor. Hemşirelik eğitim ve uygulamalarında yaşanan sorunların hemşirelik gelişimini bir duraklama dönemine soktuğunu söyleyebiliriz. Liderlerimiz de daha iyi süreçlerden ya da daha kolay yollardan gelmediler bugünlere. Bu nedenle, bugünleri atlatabilmek, krizlerden en az hasarla kurtulabilmek için, liderlerimizin deneyimlerinden yararlanmaya, onlardan ders almaya gereksinimimiz olduğunu düşünüyorum. Hocam Leman Birol için bu konuşmayı hazırlamak, bana da hemşireliği ve hemşirelik için ülkemizde yapılan mücadeleyi yeniden değerlendirme fırsatı verdi. Günümüzde bile hemşirelikte yüksek öğrenimi lüks bulan bir anlayışın egemen olduğunu düşünürsek; 20. yy ortalarında var olabilmek ve yol alabilmenin güçlüklerini tahmin edebiliriz. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de hekimler, hemşirelikte yüksek öğrenimi, kendi otoritelerine tehdit olarak algılamış ve direnç göstermişlerdir. İlgili tarihin koşullarını, özelliklerini bilmeden Leman Hocanın ve bu kuşağın neler yaptığını anlayamayız. Bu kuşak, hemşireliği çağdaşlaştırmak için ülkemizde ilk zorlukları yaşayan, ilk adımları atan kuşaktır. Leman Hocamın mesleki öyküsü bu kuşağın ortak savaşını ve hemşireliğe katkılarını da kapsamaktadır.
Özgeçmişini slaytlarla sunacağım hocam, eğitici ve araştırıcı olarak hemşirelikte lise, lisans, master ve doktora programlarında eğiticilik yaptı. Mesleki yaşamında, Türk hemşireliğinin gelişimi için verilen mücadelelerin bütününde yer aldı. Çorum sanatoryumunda hemşirelikten profesörlüğe giden yolda bir bilim kadını olarak ülkemiz hemşireliğine önemli katkılarda bulunmuştur. Bizlere sadece hemşireliğin ne olduğunu değil, onun uğruna savaşımın da ne olduğunu ve değerini öğretmiştir.
Leman Birol hocayı özel kılan, onun ülkemizde hemşireliğin meslekleşme çabalarına değişik boyutlarda sağlamış olduğu katkıdır. Hemşireliğin ülkemizdeki önemli dönemeç noktalarında verilen mücadelelerde daima yer aldı; hemşireliğin bilimselleşmesi mücadelesini çalışma yaşamı boyunca sürdürdü ve bizlere örnek oldu. Çalışma yaşamını nitelikli hemşire yetiştirmeye adadı. Bizlere örnek olduğu gibi bizden sonra geleceklere de örnek olmayı/yol gösterici olmayı sürdürüyor. Leman Birol, tüm önemli özellikleri bir yana, meslek yaşamının 52. yılında hala mesleki camianın içinde, hala hemşireliğin gelişimine katkı sağlamak niyetiyle ürünlerini vermeye, birikimlerini paylaşmaya devam ediyor. Hemşirelik dünyası, onun emekli olmasına izin vermemiştir. Emekli olduğu yedi yıl içinde kitaplarını yenilemiş, bilimsel toplantıların vazgeçilmez hocası olmayı sürdürmüştür. Her yıl bir çok okuldan davet alır ancak bir kaçına gidebilir; öğretecekleri tükenmemiştir, öncülüğünü sürdürmektedir.
Leman Hoca, Kızılay Hemşirelik Lisesi kültüründen geldiğini her zaman vurgular. Bu okul, 2004 yılı anlayışımızla baktığımızda, bizlere hemşireliğin tutucu özelliklerini çağrıştırsa da, ülkemizde hemşireliğin öncülerini yetiştiren okul olmuştur. Nedir Kızılay Hemşire Okulunu özel kılan? Bunu kendisinden de dinleyeceğiz. Ancak şu saptamayı yapmakla yetineceğim. Kızılay Hemşire Okulu, diğer ülkelerde olduğu gibi, hemşirelik eğitiminin başlangıçta hastaneye bağlı bir okul olma geleneğinin dışında bir örnek olmuştur. Ülkemizin ilk resmi okulu olmasına rağmen, Kızılay çatısı altında açılması, bir hastane okulu olmaması nedeniyle hemşirelik değerlerinin egemen olduğu bir okul olmuştur. Müdürleri arasında kuruluş döneminde hekimler olmakla birlikte okul müdürleri çoğunlukla hemşire eğiticilerdir. Bunların arasında Alman, Amerikan, Polonyalı hemşire eğiticiler de vardır; 1950 li yıllardan sonra da Türk hemşire eğiticiler tarafından yönetilmiştir.
Leman hocamın dışarıdan görünüşü serttir; gerçekte son derece duygulu ve özverili bir insandır. Bu duruş, onun işini ciddiye almasının bir yansımasıdır. Doğruları söylediği içindir. Gelenekçi bilinir ama yenilikçidir. Yaşamında bunların pek çok örnekleri vardır; benim, kurucusu olduğu yüksekokulumuzda gerçekleştirdiklerinin yakından tanığı olma şansım oldu. Onu gelenekçiliğiyle anımsayanlar bile onun ve kuşağının oluşturduklarını sürdürmektedirler. Onunla kuşak farkı, değerler farkı yaşamayışımızın bir rastlantı olmadığını biliyorum. Onun kuşağı hemşireliğin şekillenmesinde belirleyici rol oynadı. Bugün umutsuz ve ufuksuz değilsek, akla ve bilime dayalı çözüm arayabiliyorsak, toplumda olumsuz anlamda yükselen değerlere göğüs gerebiliyor ve hemşireliği kısmen de olsa bunlardan koruyabiliyorsak bu gücümüzü geçmiş kuşaklardan aldığımızı unutmamalıyız. Birol kimliğini yaratan koşulları anlamak ve dersler çıkarmak zorundayız. Görmek zorunda olduğumuz diğer bir özellik, onun mesleki gelişime örgütlenme çalışmaları yoluyla da katkısıdır.
Sosyal ve ekonomik değişiklikler sağlık hizmetlerini, hemşirelik hizmetlerini ve tabii ki hemşire öncülere düşen sorumlulukları ve eylemlerini etkiliyor. Hemşireliğin çağdaşlaşmasının tarihçesi çok zorlu ve karmaşık olmuştur. Görünen o ki geleceği de öyle! Bu yolcululuğu hızlandırabilmek için geçmişimizi doğru değerlendirmeliyiz. Türk hemşirelik tarihi de geleceğe umutla bakmayı sağlayan başarılara sahip. Bu noktaya gelmenin bir şans işi olmadığını; hocalarımızın, o günlerin zor koşularını iyi değerlendirmeleriyle yakından ilişkili olduğunu biliyoruz. Şimdi işimiz daha zor çünkü bilgi yetişilmez bir hızla artıyor. Eğitim, araştırma ve uygulamalarımızla bu yeniliklere yetişmek zorundayız.
Mesleki gelişimi onun için çok önemli olmakla birlikte; onun için aile yaşamı da çok önemliydi; abla, kardeş, hala, teyze ve evlat olarak. Her zaman işiyle, özel yaşamı arasında bir denge kurdu. Herkes onun güçlü ve otokratik yönünü gördü; onun sevecen, insancıl ve yumuşak yanını daha çok yakın arkadaşları bilirler.
Onu yakından tanıma fırsatı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Onun hem mesleki hem özel yaşamını yakından izleme fırsatı buldum. Yaşam öyküsünü dinledim ve izledim. Tabii mesleki yaklaşım ve inançlarını da. Motivasyonumu ve umudumu kaybettiğim günlerde ondan destek aldım.
Türkiye hemşirelik tarihinin önemli kilometre taşlarının simgelerinden biri olan Leman Birol hocama mesleki gelişimimize katkıları nedeniyle çok teşekkür ediyor, saygıyla selamlıyorum.
Prof. Dr. Gülseren KOCAMAN
06/09/2004